2000’li yılların
başında ‘milenyum’ ve ‘yeniçağ’ tabirleri sıkça duyulur oldu. Herkesi bir
heyecan ve merak sardı. Dünyanın girmiş olduğu bu yeni dönemin beraberinde ne
gibi yenilikler getireceği büyük merak konusuydu. Bir süre hayatlarımızda
hiçbir şeyin değişmediği söyleyebiliriz. Günlük yaşantımızın içinde yer eden ve
bizi doğrudan etkileyen çok fazla değişiklik yoktu. Ama biz farkında olmasak da
büyük bir değişimin temelleri atılıyor, alt yapısı oluşturuluyordu.
Çok uzak değil,
yaklaşık 10 yıl önce nasıl cep telefonları kullandığımızı hatırlıyor musunuz?
Sadece iletişim ihtiyacımızı karşılayan ve sabit telefonlardan tek farkı cepte
taşınabilmesi olan sıradan telefonlar… Vazgeçilmez ‘Snakes’ oyununu da es
geçmemeliyiz elbette. Cep telefonlarının polifonik sesli olması, renkli ekrana
sahip olması, şarjının uzun gitmesi gerçekten önemli özelliklerdi. Sonra fotoğraf ve video çeken,
kameralı telefonları duyar olduk. Bu özelliklerde bir telefona sahip olmak rüya
gibi bir şeydi. Ama değişim çok hızlı devam ediyordu. Her yıl değil, neredeyse
her ay yeni gelişmeler, yeni teknolojik ürünler piyasadaki yerini almaya
başladı. Nokia’nın N serisi o büyük patlamayı yaptığında, yaklaşık 6 yıl kadar
önce, Samsung ve Apple henüz bitirici vuruşlarını yapmamıştı. Herkesin, “daha
iyisi olamaz” dediği bir noktada Apple ve Samsung hayatlarımıza öyle bir girdi
ki, bütün ezberler çok kısa bir sürede bozuldu. Dokunmatik telefonlarla tanışma
vakti gelmişti… Dokunmatik telefonlar büyük bir heyecan yarattı ve kısa sürede
en çok satılan telefon modelleri arasına girdi. Çok hızlı bir şekilde yenilenen
ve geliştirilen ürünlerle mobil cihazların kimliği de tamamen değişmiş oldu.
Artık internet alışveriş yapabiliyor, mobil marketlerden uygulamalar satın
alarak kendi telefonumuzun özelliklerini artırabiliyorduk. Telefondan internet
kullanımı eskisi kadar ürkütücü değildi. Çünkü GSM operatörleri de bu değişime
ayak uydurdular. İnternet paketleriyle dolu kampanyalar yapıldı ve tüm bu
gelişmelerle bir dönem geride kaldı.
İnternetin hem
mobil cihazlarla hem de bilgisayarlarla hayatımıza bu denli girdiği bir dönemde
yeni bir trend daha vardı ki, bütün dünyayı kısa sürede etkisi altına aldı:
Sosyal Medya!
Facebook
önderliğinde gelişen sosyal medya platformları, dünyanın farklı noktalarındaki
insanları bir araya getiren ve sınırları bir anda ortadan kaldıran ağlar
kurarak dünyanın seyrini değiştirdi. Bu platformlar iletişim kurmak,
sosyalleşmek, eğlenmek, haberdar olmak, kamuoyu oluşturmak ve hatta siyasi
propaganda yapmak gibi birçok farklı sebeple kullanılmaya başlandı. Yaşadığımız
dünyayı adeta küresel bir köy haline getiren bu yeni iletişim sistemleri artık
ayak uydurulması ve dahil olunması gereken bir yapı haline geldi. Sosyal
hayatta, siyasi hayatta ve iş hayatında bu hızlı değişime uyum göstermek için
yapılan çalışmalar da gecikmedi. Sosyal medya bir mecburiyet, bir zorunluluk ve
uzmanlık alanı olarak günümüzde çok büyük bir gücü elinde bulunduruyor. Birkaç
yıl öncesine kadar hayal bile edemeyeceğimiz bir noktada, gelecek günlerdeki
gelişmeleri merak ve heyecan içinde bekliyoruz. Sosyal medya yönetimi evriminin de çok
ses getireceği aşikar. Sakın "daha ne kadar ileri gidebilir ki"
demeyin. Unutmayın ki; daha önce de defalarca bu yanılgıya düştük. Bu defa
hazırlıklı olun. Bizden söylemesi...